4 Aralık 2012 Salı

Ve Dortmund Tekrar Oyunda..

        Geçen sene tüm Dortmund taraftarları için unutulmaz bir sene oldu, öyle ki Schwarzgelben(Sarı-Siyah) lig şampiyonluğunu korumuş ve takımın 103 senelik tarihinde ilk kez 2 kez üst üste DFB Pokal alma başarısını göstermişlerdi. Sadece takımlarının bu başarısı değil aynı zamanda toplamda 81 puan ve 28 maçlık yenilmezlik rekorunu da elinde bulundurması buna etkendi.
        Takım 2011 yazında kaptanları Nuri Şahini Real Madrid'e satmasına rağmen yeri hemen ve etkili bir şekilde Milli Japon oyuncu Shiniji Kagawa tarafından dolduruldu, bu sene başında Kagawa'nın Manchester'a transferi ile de değişen bir şey olmadı ve Kagawa'nın yeri Almanyanın en çok gelecek vaad eden bir diğer oyuncusu Marco Reus ile doldurulmayı başardı. Farkediliyor ki gelen gideni aratmıyor Der BVB'de. Sistemin çarkları değişiyor, belki de en önemli çarkları, ancak yine de  değişen bir şey yok.
Ancak Klüp geçen sene oynadıkları Şampiyonlar Liginde genç ve tecrübesiz kadrosuyla Arsenal, Schalke ve Olympiacos'un olduğu grubu sonuncu bitirmiş, bu sonuç ise onlar için pek tabii ki tatmin edici olmamıştı. Bu sene katıldıkları grupta ise ne kadar tecrübe edindiklerini ve ne derecede yetenekli olduklarını grubun 2 takımını  yenerek gösterdiler ki bu takımlar  Real Madrid ve Ajax gibi Avrupanın en güçlü takımlarıydı.Ayrıca Manchester City maçında ise galibiyeti kaza kurşunu ile kaçırmışlardı.


Yeşil sahada aldıkları başarıyı dudak ısırtacak şekilde finansal başarı ile destekleyen Der BVB Sportif başarının ekonomik başarıyı destekleyen en önemli etken olduğunu da dünya takımlarına gösterdi. 2011- 2012 sezonunda takımın geliri %47 gibi müthiş bir oranla artarak 215 milyon Euro seviyesine yükseldi. Bunların içerisinde 80 milyon Euro ile Almanya liginin ortalaması olarak tanımlanan bir Futbolcu maaş ücretleri de dikkat çekiyor. Bu durum takımın henüz birkaç yıl öncesinde yaşadığı finansal sıkıntıları nasıl aştığını göstermekte, takım ikonu olan Westfalenstadion’u 2002 senesinde satmak zorunda kaldı. Daha da kötüsü bu kötü durumu o senelerde flaş transferlerle geçirmeye çalışan Dortmund cephesi daha da borç bataklığına sapıyor ve ip iyice inceliyordu.

Klüp daha sonra asla ölme sloganıyla yola çıkan taraftarlarının ‘We are Borussia’ kampanyası ile yeniden ayağa kalkmaya başlıyor ve stadın ismini kiraya vererek biraz da olsa finansal açıdan rahat bir nefes alıyordu.
  Dortmund yaptığı hatalardan ders almaya başlıyor ve daha başarılı bir finansal model’e ayak uydurmaya başlıyor son yıllarında. Bunun açıklaması ise borçlanma olmadan  en yüksek sportif başarıyı yakalamaktı ve bunu alt yapıda kaliteli futbolcu yetiştirerek başarmış gibi gözüküyorlar. Bunların ilk meyvesini ise Mario Gotze, Kevin Grosskreutz ve Marcel Schmelzer ile almayı başardılar ve bu oyuncularla uzun soluklu 2016 ve 2017 tarihlerine kadar sözleşme imzaladılar.

Son 3 sezonda bir çok Alman takımı Dortmundun gider gelir tablosundan aşşağıda yer aldı bunların başında 116 Milyon Euro ile Bayern Munich 1. Sırada geldi. Avrupada başarı bekleyen diğer kulüpler ile ise karşılaştırılması güç bir yerde Dortmundun. Bunlar içerisinde sahibi petrol zengini takımları bulmak hiç güç olmayacaktır tabii ki. Bu tabloya Marco Reus’un 17 milyon Euro ya takıma katmalarını da dahil edersek bu inanılmaz bir başarı olmalı. Bayern’in Sportif Direktörü ise bu transfer sonrası, Dortmundun tekrar şampiyonluk için büyük bir favori olduğunu vurgulayacaktı. Lewandowski’nin de takımdan ayrılma dedikoduları arttıkça tablonun nasıl bir seviyede olduğunu görmek zor olmayacaktır. Her ne kadar Der BVB Lewandowskiyi hiçbir ücrete satmayacağını belirtse de Lewandowski’nin sezon sonunda takımdan ayrılacağı ciddi şekilde konuşulmaya başlandı. 

Ardarda gelen bu başarılar Deloitte’un 2011-2012 Football Money League raporuna da yansıdığını görüyoruz. Dortmund bir çok Avrupa takımını geride bırakarak Futbolun En büyüklerinin içerisinde kendine yer bulmuş. Birkaç yıl önceki durumunu düşünürsek bu sıralamaya gelmeleri kolay olmadı.

    
Sonuç olarak Dortmund Bize Başarının sırrının büyük paralar harcanması, ortaya dökülmesi olmadığını bunun maksimum sportif başarıya borçlanmadan ulaşmak olduğunu gösterdi. Bütün bunları kenara bırakırsak Avrupa Futboluna yeni bir ekol kazandırdığını da görebiliriz. Sahada onları oynarken izlemek, başarının bu kadar taşlı yollardan sağlandığını düşünürsek Dortmund umarız en çok bizim kulüplerimize iyi bir örnek olur demeden kendimi alamıyorum.







0 yorum:

Yorum Gönder